•••BİZİmEKAN••• ...TuRuNcU kAlPlErİn BuLuŞtUğu NoKtA... |
|
| HAZRETİ MEVLÂNA | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
ahmetari Admin
Mesaj Sayısı : 17 Yaş : 54 Nerden : İlim Deryasının kenarından Kayıt tarihi : 24/10/08
| Konu: HAZRETİ MEVLÂNA Perş. Kas. 27, 2008 5:56 pm | |
| Mevlana Horasan’ın Belh beldesinde dünyaya gelir. Babası Bahaeddin Veled büyük alimlerden, yani Sultanül ulema olup, aynı zamanda mutasavvıftır. Devrin felsefe erbabı akıllarınca Bahaeddin Veled’i Devlete karşı tehlike gösterirler. Tahrikler sonucu devrin hükümdarı Bahaeddin Veled’e şöyle bir mesaj yollar: ‘’ Şeyhimiz eğer kabul ederlerse, ülkelerde, askerlerde onun olsun. Çünkü bir kilime iki padişah sığmaz.’’ der. Mesajdaki gerçek niyeti sezen Bahaeddin Veled cevaben; ‘’ Biz dervişiz, bize memleket ve saltanat münasip değildir. Biz gönül hoşluğu ile sefer edelimde, sultan kendi uyrukları ve dostlarıyla baş başa kalsın’’ der, ardından yaşadığı şehre küserek ailesiyle ve bir grup müridi ile Belh’ten ayrılma kararı alır. Zaten Bahaeddin Veled hem yaklaşan Moğol tehlikesini de hissetmiş hem de Horasan da yaşadığı siyasi tartışmalardanda uzak kalma ihtiyacı hissiyatı ağır basması sonucunda yaşadığı topraklardan uzaklaşmak zorunda kalır. Gerçekten de ileriyi sezen bir ferasete sahip olan Bahaeddin Veled Şehri terk etmenin ardından Belh şehri Moğollarca yakılıp yıkılarak harabe haline dönüşmüştür.. İlk durak Nişabur durağı. Burada Mevlana Babasının arkasında yürürken Büyük evliyalardan Feridüddin Attar gördüğü manzara karşısında irkilir ve: ‘’ İşte büyük bir nehir arkasında bir okyanusu sürükleyerek geliyor’’ sözleriyle Mevlana’nın ileride büyük bir irşad edici olduğunu görüyor. Yolculuğun bundan sonraki menzili Bağdat… Moğolların Bağdat’a yaklaştığı haberi gelince Kufe yolundan Mekke’ye gittikleri biliniyor. Mevlana ve ailesi Mübarek topraklardan Anadolu’da birçok yerleri gezdikten sonra Larende’ye (bugünkü Karaman) konaklar. Larende’de Gevher Hatun’la evlenerek, bu evlilikten Babasının adını verdiği Baheddin Veled ile Alaeddin adında iki çocuğu olur. Larende’de yedi yıl geçirirler. Larende’de yaşadığı yıllar içerisinde hem annesini hemde ağabeyisini kaybeder. Yedi yıl sonunda Bahaeddin Veled Konya’ya geçer ve burada medreselerin birinde müderris olur. Etkisi burada o kadar büyük olur ki; Selçuklu Hükümdarı Alaeddin Keykubad bile Bahaeddin Veled’e mürid olur. Konya’da dolu dolu geçirdiği renkli günlerden sonra 1231 yılında vefat eder ve Konya da defnedilir. Babasının vefatıyla birlikte yirmidört yaşında devlet erkanı ve halkın israrı sonucu irşad postuna oturmak zorunda kalır. Sorumluluk aldı almasına ama, içinde bir şeylerin eksikliğini hissediyordu. Bu his ve düşüncelerle vazife görürken imdatına çocukluk arkadaşı ve dostu Seyyid Burhaneddin Konya’ya çıka gelir. Tasavvufta pişmiş olan Seyyid Burhaneddin Mevlanan’ın sorumluluklarından uzaklaşıp özgür kalması yönünde karar almasını sağladı. Mevlananın’da tam istediği durumdu zaten, bunun içinde evvela tasavvuf önderleri ziyaret edilecek, gereken halvet ve zikir hayatı yaşanacak derken yolculuk hazırlıklarına başladı. Yolculuk haberi Konya da infial uyandırdı, ama nafile. Çünkü Mevlana kararım kesin diyordu. Bu yolculuk tam dokuz yıl sürdü. Yolculuk sırasında Mevlana eksikliklerini görme şansı da yakaladı. Artık uzun bir yolculuğun son durağı olan Şam’da geri dönüş hazırlıkları yapılırken biranda içini yakan keskin bakışlı bir adamla göz göze geldi. Öyle bir bakıştı ki adeta ciğerini dağladı. Fakat kendinden geçiren bu adam ansızın kayboldu, yanındakiler Mevlana’ya O’nun Şems-i Parende (uçan güneş) olduğunu söylediler. Ardına düşmek istedi, ama şimşek hızıyla kaybolmuştu. Aslında Şems-i Tebrizi’nin asıl adı Ali’dir. Konya’ya döndüklerinde Aladdin Keykubad’ın vefat ettiğini, yerine geçen oğullarının zayıf iradeli uygulamaları ile Moğollar’ın Kayseri’yi ve Sivas’ı ele geçirdiklerini yerinde gözlemlediler. Seyyid Burhaneddin görevinin burada bittiğini anlar ve yol arkadaşından izin alıp Kayseri’ye yerleşir ve burada Hakka yürür. Mübarek kabri şuanda Erciyes eteklerindedir. Artık Mevlana hamdım, yandım, piştim evreleri sonucu kendi kanatlarıyla hareket edebilecek düzeye geldiğinin bilinciyle Konya da irşad faaliyetlerine girişir ve zamanla çekim merkezi oluşturur. Öyle bir çekim gücü olur ki onbini aşkın müridi olur. Öyle ki hergün İplikçi medresesine gelen insanlar ondan istifade etmek için can atıyorlardı, derken bu arada Şemsi Tebriz-i ansızın 1244 yılında Şekerci Han’a iner inmez on ikigün uzlete çekilir ve Allah’a dua ve niyazda bulunarak günlerini geçirir. Birgün Mevlana İplikçi Medresesinden devesine binmiş dönerken Şems devenin yularını tutar ve aralarında enterasan konuşmalar geçer, bu konuşmalar etkisini hemen gösterdi de, öyle ki her cümle Mevlanan’ın Ruhunda derin şimşekler çakmasına neden oldu. Nitekim; Şems sözlerini şöyle bağladı: İç alemde ilerisin, ama şunu bil ki ben iç aleminde içiyim. Zaten Mevlana da ruhen tam diriliş arıyordu, kendini aşmak istiyordu çünkü. Bu ışığı Şems’ de görür görmez, o güne kadar tasavvuf anlayışını bırakarak tamamen iç’e dönüş yaptı. Şems-i Tebrizi’nin Ona ilk nasihatı; ‘Dışarıya karşı sağır ol, içte keşfedilen sınırsız aleme yönelerek gerçek aşkı yaşa’ şeklinde oldu. Her ikisi birlikte inzivaya çekildiler. Nihayet iki ayın sonunda çilehanenin kapıları aralandı, adeta kozasında çıkan kelebek misali özgürce ötelere sıçradılar. Halk Mevlana’ın İplikçi Medresesi’nin yolunu bulup eski günlerine döneceklerini sandılar. Oysa Mevlana’nın yüzü Şems’ e dönüktü. O artık ulema cübbesini çıkarıp başına keçeden yapılmış külah geçiren bir Hak aşığı idi. Dostları kendine gel, eski Celal ol dedilerse de tınmadı. O; yalnız Allah’a ve Şems’e karşı sorumlu olduğunu söylüyordu. Şems birgün Mevlana çarşı ortasında başının üstünde şarap taşımasını söyledi. Durumu görenler Şems’ e alenen saldırmaya başladılar, iş çığırından çıkmıştı ve Şems dışarı çıkamaz olmuştu. Birgece ansızın Mevlana’ya bile duyurmadan ortadan kayboldu. Mevlana talebelerine Konya’nın altını üstüne getirdiler, fakat Şems yoktu. Günlerden birinde bir mektup ulaşır, Şems Şam’da olduğunu ve kendisinin iyi olduğunu bildirir. Bunun üzerine büyük oğlu Bahaeddin Veled’in eşliğinde çarçabuk topladığı yirmi kişilik heyeti Şam’a yola çıkarır. Oğul Bahaeddin Veled Şems’i bulup dönmeye ikna etmiş, derken iki dost , iki büyük okyanus tekrar kavuşmuştu artık. Mevlana Şems’in tekrar buradan gitmemesi için, daha yumuşak uslup kullanması için yalvardı, hatta bu doğrultuda evliliğin yumuşama sağlayacağı düşüncesiyle onu evlatlığı Kimya ile evlendirdi. Fakat evlilikte fayda vermez, eskisinden daha hırçın ve taşkın olur. Mevlana’nın küçük oğlu Alaaddin, Şems hakkında acımasızca söylentiler yaymaya başladı. Aladdin babasının böyle davranmasıyla hem kendisini, hem de ailesini küçük düşürdüğünü , yarı meczup bir adamın peşinden koşmakla ve önünde yerlere eğilmesine bir anlam veremediğini söylenip duruyordu. Nihayet Şems’e cephe alarak kendisini başı çektiği bir grup tarafından Şems’e pusu kurularak öldürürler. Bir gece Mevlanan’ın büyük oğlu Bahaaddin Veled rüyasında Şems’in cesedinin bir kuyuya atıldığını gördü. Uyanınca arkadaşlarıyla rüyada gördüğü kuyuya gider gördüğü manzara ceset hiç çürümemişti ve bozulmamıştı. Cinayeti işleyen yedi kişi arasında Mevlanan’ın küçük oğlu Alaaddin başı çekiyordu. Ölen Şems öldüren Alaaddin. Bahaddin kardeşinin işlediği cinayeti babasından gizler. Çünkü bu gerçeği öğrendiğinde babasının manen çökeceğini düşünüyordu. Mevlana yana yana Şemsi arıyor, heryere mektuplar göndererek dönmesini istiyor, ama ses seda yok. En nihayet karar verdi Şam’a gidip Şems’ i bulmaya. Yolculuğun sonunda Şam’a varır fakat Şems yoktu. Mevlana Şems’iz olamam diyordu, derken sıkıntılı geçirdiği bu günlerde imdadına Kuyumcu Selahaddin yetişiverdi. Böylece yetiştirmiş olduğu talebelerini teslim ederek O’na uymalarını ve tabii olmalarını emir buyurdu. Çünkü Mevlana’nın uzlete ve tefekküre ihtiyacı vardı. Mevlana yine bu yıllarda eşi Gevher Hatunu da kaybeder, böylece ikinci evliliğini Kara Hatunla gerçekleştirir. Kuyumcu Selahaddin’den sonra can dostu çelebi Hüsamettin olur. Mevlanan’ın sözleri ileride Mesnevi gibi eseri ortaya çıkaracak, eser Çelebi Hüsameddin’in elleriyle şekillenecektir.. Mevlana söylüyor O sürekli yazıyordu. Bu hizmet unutulacak cinsten değildi. Bu dönemi olgunluk dönemi diyebiliriz. Mesajları tüm insanlığa, yani ne olursan ol yine gel mesajı idi. Mevlana artık seksen yaşına girdiğinde Hakka kavuştu. Cenaze birtürlü kaldıralamıyordu. Halk izdihamdan birbirlerini eziyordu adeta. O arada halktan birkaç kişi haykırdı: Müslüman olmayanlar çekilsin diye, ama mümkün değil, kimse yerinden kıpırmadığı gibi Hahamlar, Papazlar atıldılar: ‘’Hayır o bizimde reisimiz sayılır , çünkü biz Musa’nın ve diğer Peygamberlerin hakikatlarını Onun açık sözlerinden öğrendik’’ dediler. Velhasıl; her tür insan cenazesinde son yolculuğuna uğurlama şerefine nail olmak için gayret ettiler. Ruhu şad olsun.[b] | |
| | | ahmetari Admin
Mesaj Sayısı : 17 Yaş : 54 Nerden : İlim Deryasının kenarından Kayıt tarihi : 24/10/08
| Konu: Geri: HAZRETİ MEVLÂNA Perş. Kas. 27, 2008 5:59 pm | |
| AŞK ERİ MEVLÂNA
Sekiz asırdır bir çınar yaşar Konya da. Öyle bir çınar ki ilahi aşkla yoğrulmuş,kendini unutup hak la bir olmuştur..Kültür,Edebiyat ve Manevi dünyamızın en önemli şahsiyetlerinden Hz. Mevlana;doğumunun 800.yılında tüm dünya da çeşitli etkinliklerle anılmaktadır. Yaşamını sürdürdüğü 66 yıl hep sevgi ekmiş,sevgi üretmiş.Sevgi kelimesi onda yeniden anlam kazanmış.Sevgi kapısını sonuna kadar açmış,gelenler bu sevgiden nasiplenmişler,günümüze kadar bu sevgi hiç azalmamış aksine artarak büyümüştür.Hz. Pir’in huzurlarına nice krallar nice padişahlar gelmiş, onun manevi ikliminde soluklanmış,saygı ve sevgilerini belirtmişlerdir 2007 yılının Birleşmiş Milletlere bağlı UNESCO tarafında Mevlana yılı olarak kabul edilmesi bunun en son örneğidir. İslamiyet’in rahmet ikliminden faydalananlar çoğu zaman kendilerini Mevlana da bulmuşlardır. Onun ışığında hakikati görüp İslam diniyle şereflenmişlerdir. Mevlana’ya karşı Avrupalıların göstermiş olduğu bu yaklaşım elbette boş değildir. İnsanı sevmek, yaratılanları sevmek Mevlana da zirve yapmış, hakikat ehlinin dilinden bu doğrultuda inciler dökülmüştür. İnsanları çeşitli kamplara bölme gayretlerinin yoğun olduğu günümüzde insanlığın; insan sevgisi ve hoşgörü konusunda Mevlana'dan alacağı çok şey vardır. Mevlana; kadın-erkek, çocuk-yaşlı, iyi-kötü, zengin-fakir, Müslüman-Hıristiyan demeden; her insanı Hakk’ın nurundan bir parça olarak görür. İnsanlara hep sevgi ve hoşgörüyle bakar. “Sevgi acıyı tatlı, bakırı altın eder. Sevgi ölüyü diri, kulu sultan eder” diyen Mevlana, bir başka seferinde; “Her an iyilik tohumunu ek. Çünkü ekmedikçe hiçbir şey ölçemezsin.” “Dünyada dostsuz kalmayın. Çünkü ayıpsız dost arayan, dostsuz kalır” ifadeleriyle bize yol göstermektedir. Yine “Şefkat ve merhamette, güneş gibi ol. Günahları örtmede, gece gibi ol. Tevazuda, toprak gibi ol. Cömertlikte, akarsu gibi ol. Yo olduğun gibi görün veya göründüğün gibi ol!” diyerek bizlere yol göstermektedir. Hayatı bu kadar dolu ve hareketli geçen Mevlânâ, aynı zamanda, Sevgili hasretini acı acı duyan, şiirlerinde ağırlıkla O’nun güzelliğini ve özelliğini işleyen, O’na kavuşmanın hasretini dile getiren bir aşk adamıdır. Yaratılanı Yaratan’dan ötürü seven Mevlana , dini, dili ve ırkı ne olursa olsun bütün insanlara seslenmiş ve günahlarla dolu olsalar bile, “Bu kapı ümitsizlik kapısı değildir, ne olursan ol yine gel!” diyerek, sevgi ve hoşgörü de örnek bir şahsiyet olmuştur. Pakistanlı ünlü fikir adamı ve şair Muhammed İkbâl, Mevlana yı şu sözlerle açıklamıştır; “Allah (cc) önümüze bir merdiven kurdu, onu basamak basamak çıkmak gerekir” Şehrimizin incisi,gönlümüzün sultanı Mevlana yı daha iyi anlamak ve anlatmak temennisiyle…
AHMET ARI | |
| | | salihacm Foruma Bağlanmış Üye
Mesaj Sayısı : 221 Yaş : 28 Nerden : hayattaki en büyük gerçeklerden Kayıt tarihi : 28/10/08
| Konu: Geri: HAZRETİ MEVLÂNA Perş. Kas. 27, 2008 8:55 pm | |
| ÖĞRETMENİM ÇOK GÜZEL OLMUŞ TŞK | |
| | | esra_tkn Forma Isınan Üye
Mesaj Sayısı : 148 Yaş : 28 Nerden : Ayrılık; Acıyla Yanmış Kalplerin Tek Yürekte Attığı Şehirden Kayıt tarihi : 29/10/08
| Konu: Geri: HAZRETİ MEVLÂNA Cuma Kas. 28, 2008 6:06 pm | |
| | |
| | | H-İ_Melegi Admin
Mesaj Sayısı : 150 Yaş : 29 Nerden : SaTıLıK kAlPlEr ŞeHrİ.. Kayıt tarihi : 12/10/08
| Konu: Geri: HAZRETİ MEVLÂNA C.tesi Kas. 29, 2008 9:36 pm | |
| emeğinize sağlık hocam!! | |
| | | H-S_Meleği Admin
Mesaj Sayısı : 151 Yaş : 29 Nerden : YaŞamIn bİrAs KöŞesİndEN Kayıt tarihi : 12/10/08
| | | | | HAZRETİ MEVLÂNA | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|